24 Ağustos 2017 Perşembe

Fatih Sultan Mehmed ve Otranto Seferi

Fatih Sultan Mehmed devrindeki fetihler içinde Osmanlı’nın elinde en kısa süreli kalan yer Otranto’dur. Fethedilen diğer ülkelerin hepsi 19. asra kadar İmparatorluk’ta kalmış, hatta bugünkü yurdumuzun bir bölümü de bu devirde fethedilmiştir.

Kırım Hanlığı ve Bosna gibi Osmanlı kültürel çevresinin (Kulturkreis) önemli iki bölümü bu devirden beri Türkiye politikasının vazgeçilmez iki coğrafi ve kültürel unsuru olarak var olmaktadır. Otranto’nun fethi meselesi, Türk siyasi söyleminde çok yer almaz. Maalesef tarihçilik içinde aynı durum söz konusudur.

15. asırda fethedilen Arnavutluk gibi ülkelerin arazi tahrir defterleri veya bazı vakıf kayıtları mevcut olduğu hâlde, mesela Divan-ı Humayun, muhimme defteri gibi kayıtlar yoktur. Garip bir biçimde Osmanlı kronikleri 15. asrın ortalarından evvelki yüz kırk sene için söz konusu değildir. İmparatorluğun kuruluşunu ve büyümesini takip edeceğimiz kroniklerin hemen hepsi 15. asra aittir. Aynı emperyal bir ideoloji ile âdeta tarihin yeniden yazılması söz konusu olabilir. Daha da garip nokta; 1480’deki Otranto cengi ancak 16. asrın tarihçileri Kemalpaşazade ve diğerleri tarafından kaleme alınmaktadır. Demek ki Otranto fethi için bu post bellum Osmanlı kronikleri ve 15. asrın çağdaş İtalyan kaynaklarına başvurmak kaçınılmazdır. Franz Babinger gibi üniversal bir tarihçi bile kaynakların müşterek kullanımındaki tezatları halledebilmiş görünmüyor. O hâlde bu konuda Osmanistler ve İtalya tarihçileri zor bir görevle karşı karşıyadır.

II. Mehmed saltanatı, merkeziyetçi bir imparatorluğun kurulduğu, çağdaş vatan ve millî kimliğimizin inşa edildiği bir devirdir. Saray teşkilatı bu devirde tamamlanmıştır. 22 yaşındaki padişah İstanbul fethinin hemen ertesinde sadrazamını idam ettirdi. Çandarlı Halil Paşa’nın idamı ilk sadrazam idamıdır. Birçok zaviye artan askerî masraflar ve tımar dağıtımı nedeniyle devletleştirildi. Sürgün ile Anadolu halkının bir kısmı Balkanlar’a sürüldü. Bu olaylar nedeniyle hiç şüphesiz Fatih Sultan Mehmed’i bugünün tarihçileri çağdaşlarından daha çok seviyorlar. İstanbul’un fethi ile gayrimüslimlerin ruhani reisleri tayin edildi. İmparatorluk’ta bir Ermeni Patrikhanesi yaratıldı. Bir Roma politikası güdülüyordu. Bu eski Türk ve İslam İmparatorluk ananesi ile de uyum halindedir. Vakı’a 11. asırdan beri Türkler yeni ülkelerine Roma (Rum), kendilerine de Romalı (Rumî) derler; Fatih Sultan Mehmed Kayzer-i Rum unvanını aldı. Taşra iradesi merkezîleştirildi ve padişaha bağlıydı. Saraylıların müdahalesi önlendi. Bu durumun 17. yüzyılda Koçu Bey lâyîhasında özlenen bir sistem olarak zikredildiğini görürüz. Padişahın iktidarı mutlaktı. Kardeşlerin katledilmesi bu dönemde meşru hale geldi. Mamafih iktidarın yapısı bunu gerekli kılıyordu. 100 sene sonra Osmanlı ülkelerini gezen Alman seyyah diyor ki; “Gökte nasıl bir güneş varsa Osmanlı ülkesinde de bir hükümdar olur.”

Batılı ressamların gözüyle bir Türk hücumu.

Fatih Sultan Mehmed’in fetihlerinin yönü Avrupa idi ve şüphesiz İtalya’da ki ilk hedef Roma idi. Bu tartışılmayacak kadar açıktır. II. Mehmed, kendi zamanında eşi az görülen Rönesans tipi bir entelektüeldi. Hünkârın dünya tarihlerini, Büyük İskender’i okuttuğu biliniyor. Yunanca’sını Kritovulos ve Languschi gibi yazarlar methediyor. Farsça şiir yazıyor, Arapça biliyor.

Türk tarihî ve siyasî polemiğinde Avrupa içlerine ilerlemenin doruk noktası I. ve II. Viyana muhasaralarıdır. Siyasî polemikte insanlar Basra’ya ve Mısır’a ilerleyen ecdattan veya Otranto’dan pek söz etmezler. Oysa Otranto’nun Avrupa’nın tarihî hafızasında önemli yer ettiği açıktır. Birçok önemli anlaşma gibi birçok önemli harp de Türk tarihçiliğinde müstakil monografi konusu olmadı. Otranto da böyledir. 13 aylık Otranto hâkimiyeti sadece genel tarihlerimizin konusu olmuştur. Bu genel tarihlerin içinde tarihçinin yaklaşımına göre farklar vardır. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Fatih Sultan Mehmed’in büyük amirali yani Kaptan-ı Derya Gedik Ahmet Paşa’yı Otranto’nun fethine tayinini anlatıyor. Bunun için önce Otranto valisi tayin edilmiştir. Daha evvel Arnavutluk seferine karşı çıkan Gedik Ahmet Paşa, bu sefer âdeta cezalı olarak bu göreve zorlandı. Uzunçarşılı, Paşa’nın çıktığı eyaletin adını veriyor; “Polyo…”


Anlaşıldığı üzere Osmanlı tarihçilerinin belgelerle çalışan bu titiz duayeni İtalya haritalarını bile doğru dürüst tetkik etmedi ve mukayese yapacağı kaynakları okumadı. Buna karşılık popüler tarihçi Yılmaz Öztuna, Otranto Seferi’ni ilginç bir yorumla ele alır. Fatih Sultan Mehmed’in büyük amiralinin Roma’ya, Puglia’ya ayak basması, ona göre Roma imparatorluk idealinin bir tezahürüdür. Zira İtalya yarımadasının ve bu dünyanın en kuvvetli devleti Venedik Cumhuriyeti ile bir mütareke yapılmıştı ve Venedik’in kuzeyde Adriatik kıyısındaki kolonileri de Dalmaçya’da bırakılıyor. Doğrudan Puglia’ya, Napoli ve Roma’ya yürünmek istendiği açıktır. Nea Roma’dan sonra Roma da hüküm altına alınacaktır.

16. yüzyıl tarihçisi İdris-i Bitlisî’ye göre 1479 yılında İyonya Denizi’ndeki Aya Mavri (Santa Maura), Kefalonya ve Zanta adalarının işgalini Gedik Ahmet Paşa teşvik etmiştir. Nitekim o yıl Tocco hanedanından Prens Leonardo hem Osmanlı hükümetine ödemek zorunda olduğu haracı düzgün ödemedi, hem de Osmanlı sarayına sormadan Napoli Kralı Ferdinand’ın kızıyla evlendi. Bu sayede Macar kralı Matyos ile de akraba olmasından dolayı işgale legal sebep bulundu. Bu üç adanın alınışıyla Puglia eyaletinin geçişi sağlanmış oldu.

Bu noktada bir gerçek dikkati çekiyor; İtalya hakimiyetinde bir acelecilik söz konusudur. Akdeniz adalarının en stratejik ve Rodos şövalyelerinin üssü olan Rodos’un kuşatılması Mesih Paşa’ya verilmiş ve buna paralel olarak Gedik Ahmet Paşa İtalya fethine yollanmıştır. Rodos’un alınamadığını; ancak Kanuni devrinde fethedildiğini biliyoruz. Anadolu yakınında Malta şövalyeleri otururken onların merkezi olan Malta adası hiçbir zaman İmparatorluğa katılmamışken ve Sicilya gene Türk hakimiyetine girmemişken İtalya’nın fethi çok erken olmalıdır. Nitekim Venedik’in üsleri olan Kıbrıs 16. asırda, Girit ise 17. asırda fethedilmiştir. Dalmaçya kıyılarında Hırvat korsan Uskoklar ve bütün kıyılarda Venedik etkisi vardı. Bu tarihlerde Belgrad, Macaristan’ın elindeydi ve İtalya’nın kuzeyi henüz pek emin sayılmazdı. Fatih Sultan Mehmed’in alelacele Gedik Ahmet Paşa’yı güney İtalya’ya yollaması, büyük İtalya fethi için bir uvertürdür ve siyasi bakımdan Roma imparatorluk idealinin bir deklarasyonudur.

Gedik Ahmet Paşa’nın ne kadarlık bir kuvvetle Otranto’ya çıktığı kaynaklarda münakaşalıdır. 100 bin asker gibi rakamlar mübalağalıdır. Yeni Çağ’ın lojistik imkanları ve bizatihi Puglia eyaletinin imkanları böyle kalabalık fetih birliklerini beslemeye müsait değildir. Her halükârda Temmuz sonunda Paşa’nın fazla direnme görmeden İtalya’ya ayak bastığı ve 11 Ağustos 1480’da Otranto kalesinin alınmasıyla İtalya’nın güneyinde Osmanlı hakimiyetinin başladığı görülmektedir.

1500’lü yıllardaki İtalya’yı gösteren bir harita ve Fatih Sultan Mehmed.

Popüler tarihçilerden Mustafa Cezar, Fatih Sultan Mehmed’in ölümünden önce Evranosoğlu Ahmet’e Mora’daki Venedik kalelerinin üzerine akın emrettiği biliniyor. Muhtemelen Otranto uvertüründen sonra İtalya’nın fetih opus magnumu başlayacak ve Venedik’e sefer açılacaktı. Aslında padişah niçin Anadolu’ya geçmişti? Gebze çayırındaki zehirlenme ve ölüm birçok soruyu cevapsız bırakıyor. Bu sefer, Memluklular’a mı yoksa İtalya’ya mı yönelikti? Her halükârda İtalya’ya giriş natamam bir fetih teşebbüsü olarak kaldı. II. Beyazid ve Cem Sultan vakasıyla İtalya hakimiyetinin sona ereceği anlaşıldı.

Nitekim 10 Eylül 1481’de İtalya’ya veda edildi. 13 aylık hakimiyetin sonu çok kanlı bitti. Fatih’in fetihleri, hatta bütün Osmanlı fetihleri içinde en kısa süreni bu oldu. İkinci kısa süreli fetih 17. asırda Ukrayna’da fethedilip bırakılan Çihrin Sahrası olmuştur. Genellikle Fatih’in fethettiği ülkeler 19. yüzyıla kadar elde kalmışken Otranto bir istisnadır.

Otranto, Türk tarihyazıcılığında nasıl ele alındı ve yorum itibariyle nedir? İtalya’nın fethini Roma İmparatorluğu’nun yeniden kurulması ve Fatih’in bu misyonu etrafında ele almak gerekir. Genelde halefi II. Beyazid böyle bir misyon yüklenmediğinden Otranto’dan çabuk vazgeçildi.

Tarih yazınımızda (historiography) kimse bu uzun savaşın lojistik ve teknik yönleri üzerinde durmuyor. Fatih Sultan Mehmed İtalya’yı Justinyanus gibi almak istiyordu. Ama artık İtalya ve Avrupa, Justinyanus devrindeki gibi değildi. En azından İtalya fethi için gerekli ön hazırlıklar tamamlanmış değildi. O da Mora Yarımadası, Dalmaçya kıyıları, Sırbistan ve Venedik sürecini kapsar.

Padişahın erken ölümü, onun politikasını tayin etmemizi güçleştiriyor. Fatih Sultan Mehmed gibi bir dahiyi anlamaktaki güçlük kadar, kaynakları da yeterince incelemeyişimiz yorum imkansızlığının nedenidir.

Otranto, Kilisenin ve Hıristiyan dünyasının ilerleyen Türklere karşı bir propaganda edebiyatı yaratmasına vesile oldu. Ne gariptir ki bu edebiyatın, ilmi tarihçiliği etkilediği görülüyor. Henüz İtalya tarihi bu konuda metodik bir ayıklamaya girişmiştir. Soğukkanlı tarih için lâzım olan tek şey; arşiv malzemesi ve dil donanımı... Altın kural olan “audi alteram partem-diğer tarafı dinle” usulünü izlemek gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder